Séparation

31 Aralık '14, Kandıra
Her şey nasıl da olması gerektiği gibi değil!

Ocakta üzerine tarçın döktüğüm elmaları kaynatıyorum bir küçük tencere içerisinde. Ev kış kokuyor. Kış, soğuk kokuyor öte yandan. Soğuk havaları ben sevmem, senin aksine. Üşümeyi sevmediğimden hep sana sokulurdum, çünkü senin avuçların, tenin sıcak. Sıcak, sen kokuyor. Sen ne güzel kokardın! Evden çıkmadan boynuna bir öpücük kondururken içime çektiğim o kokun ne güzeldi! Sen, ne güzeldin. Ben de seninle güzeldim.

Beni en çok sen tanırsın artık. Herkes güçlü olduğumu söyler, sen kırılgansın derdin. Gözlerimin içine bakardın ben ağlarken. Ağlarken göremesem de biliyordum işte. Gözlerimin içine ne çok bakardın. Ne güzel bakardın gözlerime. Gözlerim. Ah, gözlerim! Gözlerim seni arıyor şimdi her yerde. Parkta, bahçede, yastıkta, yorganda, kanepede, masada, bardakta, kedide, köpekte, ağaçta, sokaklarda, başkalarında seni arıyorum.

İnsanlar yalan söylediğimi bilmiyor. Babam, annem, arkadaşlarım bilmiyorlar. Sen, bilmiyorsun. Bir cümlen taş gibi ezdi yüreğimi. Tek kelimelik, kısacık bir cümlenin tüy kadar hafif olması gerekirdi oysaki. Yalan söylediğimi ben bile bilmiyormuşum.

Bir insanın sesini unutmak dünyanın en acı şeyidir. Bir insanı unutmak, daha acı.

Yüz hatlarını unutmaktan korkuyordum. Bir gün ismini andığımda, başkalarından duyduğumda yüzün gözlerimin önünde belirmeyecek. Yüzünü unutmuş olacağım. Dudak kıvrımlarını, kirpiklerini, eğri duran alt dişini, acıdığı için dokunmaya kıyamadığım burnunu, uyurken okşadığım kaşlarının çizdiği yolu, saçlarının elimde bıraktığı o yumuşaklık hissini anımsayamayacağım. Belki bir gün İstanbul’da bir kafede üç masa ötemde oturacaksın ama ben fark etmeyeceğim.

Güzel yüzünü başkaları alacak avuçları arasına. Uyurken kolun başkasının saçlarının ağırlığında ezilecek. Tişörtlerine başkalarının ten kokusu sinmiş olacak. Parmaklarının arasını başkalarının yumuşak ve pürüzsüz elleri dolduracak. Gözlerin başkalarının gözleri içine bakacak. Gözlerin. Ah, gözlerin!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder